Sivil toplum alanında yapılan faaliyetler bizim halkımız arasında tarihsel olarak çok uzun dönemlere kadar uzanır, çeşitli farklı isimlerle bu faaliyetler anılmıştır. Tarihsel açılardan bakıldığı zaman Osmanlı döneminde, vakıf sistemi çok sağlam bir şekilde kurulmuş ve halka büyük hizmetlerde bulunmuştur. Bu hizmetleri yaparken hiçbir şekilde din, dil, ırk ayrımı yapılmamıştır. Herkese eşit bir yaklaşım yapmış ve toplum her açıdan kucaklanmıştır. Bu hareketler toplumda genel bir barış ve yardımlaşma duygusunu yaymıştır.
Bu açıdan bakıldığı zaman önemli bir alanda belki sivil toplumun ülkemizdeki ilk örneği olan esnaf ve lonca teşkilatı faaliyetleridir. Çalışma alanında esnaflar ve zanaatkârlar arasında ve ailelerine bir destek sağlamak amacıyla yapılan çalışmalar bir temel olmuştur.
Tarihsel açıdan devam eden süreç de ülkemizde modern anlamda 1980”li yıllardan sonra sivil toplum gelişmeye başlamıştır. Bu çalışmalarında temelinde yardımsever dernekleri önemli bir yer tutmuştur. Daha sonraları illerde valiliklerin kendi bünyelerinde kurdukları sosyal yardımlaşma ve dayanışma dernekleri önemli çalışmalar yapmışlardır, ülkemizde genel de çevre, eğitim, ve hemşeri dernekleri önemli yer tutmaktadır. Esas olarak ülkemizde 1999 depreminden sonra bir sivil toplum hareketi başlamış ve milat olmuştur. Bundan sonra halkımızın sivil toplum kuruluşlarına bakışı değişmiş ve katılım destek artmıştır.
Sivil toplum halkımız tarafında destek gördükçe, toplum arasında yardımlaşma ve hizmet duygularını arttırıcı bir özellik gösterecektir. Demokratik gelişimin önemli bir halkası da bu olacaktır.
Toplumsal dinamikler
Toplum dediğimiz olgu birçok yapıdan oluşur, bir şehirde ya da bir mahallede veya bir sokakta yaşayan gruplar arasında istemeden de olsa bir yapı bir birliktelik oluşur, insan ilişkileri dediğimiz bu olay orada yaşayan insanları bazı ortaklıklar kurmaya zorlar birlikte yaşamaktan kaynaklanan bu sistem ile var olan bir sorun da bu yolla çözülmeye çalışılır, örnek vermek gerekirse mesela bir çöp sorunu belki mahalleyi çevresel olarak tehdit etmektedir. Bu sırada mahallenin önde gelenleri toplanarak bir grup oluşturup bir hak arama yoluna gitmeye çalışırlar, işte bu tür bir birliktelik sonucunda o mahalle sakinleri arasında bir sistem oluşur ve bu daha sonra bir derneğe dönüşebilir, bu basit örneğe baktığımız zaman bile toplumda oluşan bir olay bir çok yapıyı harekete geçirmektedir.
Ülkemizde bu tür yapılar oldukça yaygındır. Yapılan istatistiki çalışmalara göre 100.’e yakın sivil toplum kuruluşu vardır. Bunların arasında özellikle örnek verdiğimiz mahalle çalışmalarından oluşmuş İstanbul’a göç eden yurttaşlarımızın kurduğu hemşeri dernekleridir. Bu önemli bir kültürel süreci de yanında taşımaktadır. Herhangi bir bölgeye yerleşen yurttaşlarımız, o yere kendi kültürlerini de yansıtmaktadırlar. Aralarındaki güçlü duygular yardımlaşma, yoksullara yardım, çocuklara eğitim imkanları, sağlık gibi konularda bir çok çalışmalar yapılmasını sağlamış, bu da toplumun gelişen dinamiklerini olumlu yönde etkilemektedir.
İstanbul kent olarak çok geniş bir alana çarpık bir şekilde yerleşmiştir. 15 milyona yakın nüfus yapısı ile çok geniş bir demografik yapıyı buluşturmaktadır. Çok değişik kültürel yapılardan oluşan bir kent sistemi vardır, çeşitli bölgelerde ekonomik, sosyal, eğitimsel ve kültürel açılardan dengeli bir dağılım yoktur. Özellikle varoşlar dediğimiz yapılarda bu sorunlar çok artmıştır. Genel açıdan baktığımız zamanda bu alanlara yerel yönetimlerimiz çeşitli hizmetler götürmekte ve yardımlar yapmaktadır. Bunun dışında bazı noktalarda devreye yerel düzeyde kurulmuş olan dernekler girmektedir, toplumsal açıdan gelişmenin halkı bilinçlendirmenin bir dinağimi de birleşik bir yapı ile bu çalışmaları bir kurum çatısı altında toplamaktır.
İstanbul dışında da bir çok şehrimizde bu tür çatı yapıları görülmektedir. Bu demokratik gelişme açısından son derece önemli bir gelişmedir. Toplum arasında oluşan bu yapılar yardımlaşma ve insani duyguları ön plana çıkarılması ve toplumun refah alanına etki yapmaktadır. İstanbul da 32 ilçemiz, beldelerimiz ve köylerimiz vardır. İlçelerimiz arasında demografik yapının dışında;
- Ekonomi
- Kültür
- Eğitim
- Yaşam biçimi
- İstihdam
gibi çeşitli dinamikler vardır.
Bu dinamiklere bakıldığı zaman bazı yerlerde zorluklar yaşanmaktadır. Bunlar da doğrudan yaşamı etkilemektedir. Ekonomi konusuna bakıldığı zaman ilçeler bazında bazı farklılıklar vardır, sanayi kuruluşlarının bile bu konularda etkisi çoktur. Kültüre bakıldığı zaman da göç olan bir il olduğu için İstanbul’da çok farklı sistemler vardır. Eğitim bile aynı ilde okuma – yazma oranları bile çok farklıdır. Yaşam biçimi ise belki de bu toplumsal sorunların en büyük nedeni olabilir, mesela uydu kentlerde yaşayan insanlar ile gecekondular da yaşayan topluluklar arasında çok farklar vardır. Ve nihayet istihdama bakarsak aynı şekilde çalışan kesim ve işsiz kesimde şehirde değişik bir alana yayılmıştır.
Bu belirttiğimiz, toplumsal dinamikleri oluşturan etkenler bir ilçe de veya bir mahallede yaşayanlar tarafından değişik yaşam biçimlerinin oluşmasına ve iç içe yaşam alanları oluşturmalarını zorunlu kılmaktadır. İşte bu noktada da devreye orada oluşturulan ve bir ihtiyaçtan doğan halkın kendi kurduğu sivil toplum kuruluşları olmaktadır. Buradan şu sonuç da çıkmaktadır, o bölgede yaşayan insanlar bir sorun karşısında çözümü kendi açılarından ele alarak bir lonca sistemi gibi ile çalışarak aileleri de kapsayacak şekilde bir yardımlaşmaya gitmektedir.
Gerçekten İstanbul genelinde ilçeler bazında bir çok irili ufaklı dernekler vardır, bunlar bir çok konularda topluma hizmetler vermektedir. Genellikle bahsettiğimiz hemşeri dernekleridir. Özellikle yardımlaşma ve dayanışma ile eğitim konularında çalışmalar yapmaktadırlar, yörelerinin iş adamları ve yerel yönetimlerden çok destek almaktadırlar. Önemli bir misyonları da ilçede yaşayanların haklarını korumak ve yaşamlarına destek sağlamalarıdır, bu açıdan çok önemli bir çatıdır bu kuruluşlar. Toplumsal dinamiklerin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlayan veya dolaylı açıdan katkı sağlayan bu kurumlar demokrasimizin vazgeçilmez bir ürünüdür.
İstanbul’da bir sivil toplum modeli
İstanbul yerleşim yeri olarak çok geniş bir alanda bulunmaktadır. Çok büyük bir mozaik parçaları olarak baktığımız zaman bu şehirde değişik bir sürü insan yaşamaktadır. Burada tabii ki önemli bir konu olan değişik kültürlerde insan arasında ortaya çıkmaktadır. İstanbul’da yapı Avrupa ve Anadolu yakası olarak oluştuğu için bazı yerleşim ve iş yerleri çok parçalı olarak dağılım göstermiştir. Özellikle iş hayatı daha çok Avrupa yakasında toplanmışken yerleşim yerleri Anadolu yakasında daha çok yaygınlaşmıştır. Yeni şehircilik anlayışında ise uydu kentler kurulması yoluna gidilmiş ve yeni yerleşim yerleri kurulmuştur.
Yerleşim sistemi insan ilişkilerini de son derece değişik şekillerde etkilemiştir. Göç alan bölgelerde daha çok hemşerilik sistemi yaygınlaşmış ve insanlar genelde göç ettikleri ailelerle birlikte mahaller oluşturmuşlardır. Bu da tabii ki yaşamsal olayları doğrudan etkilemektedir. Burada doğal olarak insanların ihtiyaçlarından dolayı bir birliktelik amacı doğmaktadır, herhangi bir olayda bir araya gelen bu gruplar birbirlerine her konuda yardım etmeyi sürdürmektedirler. İstanbul’da sosyal ve kültürel ağırlıklı çalışmaların merkezi genelde Anadolu yakasında toplanmıştır. Sivil toplum kuruluşları gibi etken çalışmalar ve yaşayanların daha çok sivil örgütlerde bulunduğu üye olduğu yerler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Burada tabii ki eğitim ve bilinç farkı göz ardı edilmez bir gerçektir ama insanlar olumsuz bazı sorunları düzeltmek için bir araya geldiklerinde bu tür engelleri aşmaları gerekir.
İstanbul’da yüzlerce sivil toplum kuruluşları var, bunlar çeşitli zamanlarda bir araya gelerek değişik konularda birlikte çalışırlar ortaya bir şey çıkartırlar ve belirli bir süre ortak kalırlar, bunu bir yapıda birleşerek güç birliği haline getirmeyi düşünmezler, düşünseler bile belki de çok sağlıklı işlemez bir yapı olarak karşımıza çıkarlar. Bu çalışmadan yola çıkarak böyle bir platform var hem de İstanbul’da ve çok değişik yapıların bir araya geldikleri bir yerde Kağıthane ilçesinde bir sivil toplum hareketinin nasıl ortaya çıktığının görüntüsü ve örnek bir modelleme çalışması olarak duran bir örnek, bu örneği biraz açalım. Kâğıthane’deki bu sosyal ve sivil oluşumun nasıl oluştuğunu gözlemlerle anlatmaya çalışalım. Sosyal hayat açısından bu tür bir yapı insanların yaşam düzeylerinde de dolaylı bir etki yapmaktadır. Çünkü birlikte yaşamaktan doğan bu olgu insanların sosyal konularda gösterdiği önemi bir hayli artırmaya yetmektedir.
Kağıthane nasıl bir sosyal ve sivil oluşum?
Kağıthane, İstanbul’un önemli ilçelerden biridir. İstanbul boğazının batısında ve Avrupa Yakasında yer alan bir ilçedir. Kâğıthane’nin bazı ilçeleri 1989 yılına kadar Şişli ilçesinin bir parçası idi, 1987 Şişli’den ayrılarak ilçe yapıldı. Kağıthane ilçe alanı yönetsel bakımından, kuzeyden Şişli’ye bağlı Ayazağa , güney ve güney doğudan Şişli toprakları ile çevrilidir. İlçe kuzey doğuda Beşiktaş, güney batıda Beyoğlu, batı ve kuzey batıda da Eyüp ilçelerine komşudur. Köprülere ve ana otoyollara bağlantıları yakındır. Yerleşim açısından geç bir dönemde oluşmuştur ama birçok site ve uydu kent yapılmıştır.
İlçe Marmara havzasında bir platolar topluluğundan oluşmuş bir coğrafi bir yapıdır. Kağıthane deresi Belgrad ormanlarından bir kısım suyu depolamaktadır. Sosyal yapı ise oldukça zengindir.
Sivil toplum ve Kağıthane sistemi
Aynı bölgede yaşayan insanlar ortak sorunlarında bir arada bulunarak bir şeyler yapmaya ve üretmeye çalışırlar. En ufak sorunda bir arada olmak ve ona karşı çözümleri birlikte aramak gerçekten çok önemli olsa gerek. İşte bunu tür sorunları bir sivil toplum kuruluşu ile çözmek ve güç birliği oluşturmak son derece önemlidir. Kâğıthane’deki insanlar bu yapıyı gerçekten büyük bir başarı ile uygulamışlar ve yerleştirmişler. Tabii ki yerel yöneticilerde bu konuda son derece duyarlı olarak bu yapılara sahip çıkmışlar.
Kâğıthane’deki yapıda her çeşit sivil toplum kuruluşu var, bu yüzden onlar isimlerini sivil toplum kuruluşları platformu olarak koymuşlar, ve çalışmalarına canla başla devam etmişler. Yerleşik bir büroları bile var, bir araya gelip sürekli bir şeyler üretiyorlar ve uygulamaya koyuyorlar. Bu arada değişik bir duygu var anlatılmaz ortak bir sorunda tüm platform bir araya geliyor aralarında hiçbir ayırım yok gerçekten ve sorunu çözmek tek amaçları tam bir sivil toplum destekleme anlayışı içindeler bu onlar arasındaki dayanışma duygularını sürekli arttıran bir olay.
Evet bu insanlar öyle bir yapı kurmuşlar ki temelleri çok sağlam içlerinde her inançtan her eğitim düzeyinden her ekonomik yapıdan insan var ama bir şey onları bir araya getirmiş ve ortak bir sorunda bu etmenler onları hiç rahatsız etmiyor aksine bu mozaik onlarda daha çeşitli ilişkilerin olmasına ve yardımlaşma seviyesinin kuvvetlenmesine destek veriyor. Gerçekten Kâğıthane’de öyle bir sivil toplum temeli atılmış ki hiçbir zaman bozulmayan bir yapıda sürüyor, özellikle dikkat çeken bir olayda demokrasi oldukça gelişmiş herkes fikrini söylüyor, katılımcılık çok fazla eğitme önem veriliyor ve bayanlar gerçekten bayanlar ön sıralarda platform çalışmalarında bu da ender görülen bir çalışma şekli olarak karşımıza çıkıyor.
Gerçekleştirilen bu yapıda sosyal çalışmalara çok önem veriliyor, özellikle platform içerisinde yer alan iş dünyası dernekleri de gençlere ve çocuklara eğitim alanlarda büyük katkılar sağlamış ve ilçenin sosyal yönde de gelişmesini sağlamıştır. Özellikle platform kültürel çalışmaları ile de sosyal yapıyı da desteklemiştir. Bu yapının oluşumundaki en büyük temel etken ise insan arasındaki sevecenlik ve bir sorunu çözme anlayışı aralarında hiç bir menfaat olmadan yapılan bu platform çalışmaları İstanbul’daki diğer ilçelere de örnek olmalıdır. Sorunları yerel yönetimlere bırakmadan kendi aralarında oluşan bu yapılar sorunları daha çabuk çözebilir, Kağıthane de yapılan olay bu ve güçlü bir yapı olmasını sağlayan bu gerçekten önce İstanbul’a daha sonra tüm Türkiye’ye örnek olabilecek bir yapıdır diye düşünüyorum bu oluşumu ve sivil toplumu anlayışının değişimi içinde çok önemli bir halka olacaktır, Kağıthane modeli.